Wednesday, May 18, 2005

Mişka'm

Oldum olası, hayvanlarla kolay iletişim kurma becerim çevremde belli bir şaşkınlık ve imrenme yaratacak düzeylerde seyretmiştir. Elbette, ormanların gerçek kralı Tarzan gibi daldan dala zıplama şampiyonu değilim. Ne kurtlar tarafından büyütüldüm ne de o acayip “igh ugh ugh” seslerini çıkarabiliyorum. Orta sınıf bir şehirli ailenin görgü kuralları benim de zihnime nakşedildi. Buna rağmen, doğanın sesi beni nedense hep cezbetmiştir. Bir gün doğanın beni çağıran sesine kulak kabarttım ve ani bir kararla bir kedi sahibi oldum. Bir yıldır benimle aynı evi paylaşan siyah beyaz ve asabi kedimin adı Mişka. Adı, sanki Rus klasiklerinden fırlamış izlenimi yaratıyor ki, bu kendi başına müthiş bir hadise. Bunun yanında, isminin gerçek hikayesi ise şudur aslında: Zamanında tapındığım iki yazarın, yani Michel Foucault’nun Mich’i ve Kafka’nın Ka’sını birleştirirsek karşımıza MichKa çıkar. E, bir zahmet bunu da Türkçeleştirin! Mişka’m bu iki entelektüelin tek bir vücutta reenkarnasyonu sonucu varlık bulmuş müstesna bir yaratıktır. Müthiş sezgili, acayip hisli, son derece huysuz, azdığı zaman gözü beni bile görmeyen, hiç sözden anlamayan asi kedimi çok seviyorum! Uyuduğu zaman sevildiğinde çıkardığı mırlamalarına, arada sırada da olsa yere kendini bırakıp “haydi ne duruyorsun sevsene beni” çağrılarına, uyandığı zaman uzun süre mahmurluğunu üstünden atamayıp kısık gözlerle etrafını kesmelerine ise tek kelimeyle bayılıyorum! Ey insanlık, seçilmiş kişi sizin aranızdan değil kediler arasından çıkacak!

0 Comments:

Post a Comment

<< Home